Kayıtlar

Aralık, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MESELE DARBE DEĞİL

Resim
Darbe iktidarı ele geçirmenin gayri meşru bir yöntemidir. Fahişelik mi darbecilik mi daha eski meslektir bilmiyorum ama darbenin olmadığı bir insanlık macerası yazmak mümkün değildir. Millet olarak darbe ile ilk kez karşılaşmıyoruz. 17-25 Aralık’tan sonra şahit olduklarımız bir darbe atlattığımızı gösteriyor. Darbe iktidarı meşru araçlarla ele geçirme hakkı, cesareti olmayanların başvurduğu bir yöntemdir. 17-25 Aralık darbe girişimin örgütleyenin de böyle bir hakkı yoktu. İktidarı meşru yollardan ele geçirme ihtimalleri olduğu halde buna tevessül edecek cesaretleri yoktu. Darbe sinsidir ve gizli örgütlenir. 17-25 Aralık darbe girişimini örgütleyenler de devletin bütün kademelerine sinsice yerleşti ve kimseye hissettirmeden örgütlendi. Öyle ki darbe deşifre olduğu halde temizlenemediler. Herhangi biri yakalandığında yaptığı şey külliyen inkar. Başka ne yapabilir ki?! Her darbenin geniş kitleleri ikna etmek için kullandığı doğruluğu tartışma götürme

AK PARTİLİ BÜROKRAT TWEETİ

Resim
“Değiştirilemeyen tek şey değişimin kendisidir.” Herakleitos demiş. Yanlış demek nezaketsizlik olur. Evet öyledir. Doğru ama eksik. Değişim hayatın asli unsurlarının yanında her zaman daha küçüktür. Yeme, içme, barınma, güvenlik, iletişim, inanç, üreme... vs. Binlerce yıl önce olduğu gibi bugünün de değişmezleri. Ya yüce değişim!? Usul, şekil, çokluk, mekan, arz, talep, dağıtım vs. Değişen tali konulardır. Hz. Adem’de buğday, et vs. yiyip su içiyordu. Şimdi de buğday, et vs. yiyip su içiyoruz. Konuyu detaylı tartışmak filozoflara düşer. Bugünkü ifadesiyle entelektüellere... Ben bir iletişimci olarak kendi alanıma odaklanayım. İletişim, insan var olduktan beri var olan hayatın asli unsuru. Hatta var olmadan önce de!... Allah’ın meleklerle konuşması, Hz. Adem’in cennette yanlız yaşayamaması, Allah’a meydan okuyan Şeytan’ın yaratılışın yönünü değiştirme çabası... Her biri iletişim kapsamında değerlendirilebilir, öyledir. Değişim varoluşu

ÇARE SARIGÜL

Resim
#Sarıgül #Şişli #Adalet #Hukuk (Not: Ben yazdım diye değil. Emir Sarıgül bugün istifa etti. Bu istifa açıklamasına dikkat edin. Meclis üyelerinin ve üyeliğinin altını çiziyor. Babası gibi 'meclis üyelerim' diyor. O da meclis üyesiyken, diğer meclis üyeleri nasıl onun oluyorsa! Diyor ki, ey Hayri sen bize tutuklusun. Meclis bende hiçbir şey yapamazsın. Ya "se se" ya "şe şe" istifa edeceksin. .... ve başkan meclis üyelerinin oylarıyla ben olacağım. ) Şişli’de yaşananlardan dizi çıkar. Hatta sinema filmi de olabilir. Biraz çalıntı olacak ama adını da koyabiliriz. “Bir zamanlar Şişli’de” Ya da çok sevgili sanatçı dostlarımız bir tiyatro oyunu kotartabilirler. Ne de olsa çoğu Şişli sınırlarında oturuyorlar. Sevgiyle yaşıyorlar. Malum CHP yenileniyor! Bu yenilenmenin doruk yaptığı tarih 2004. Yerel seçimler vardı. Seçimlerde tahminleri altüst edip, Yeni CHP’nin bayrağını İstanbul Büyükşehir Belediyesi burçlarına dikecekler

LÜTFEN SOYUNUN !

Resmi toplantılarda erkekler neredeyse tek tip. Partilerin grup toplantıları, siyasi toplantılar, kokteyller, açılışlar, galalar... Her yerde koyu renk takım elbise, açık renk gömlek ve boyun bağı. Bu yoğunluk ne kadar fazlalaşırsa o kadar rahatsız oluyorum. Tek tipleşme bir yana ağır bir yabancılaşma kokusu geliyor burnuma. Bu kıyafet kodunu neden bu kadar yaygınlaştırıyoruz? Anlamıyorum. Okullardaki çocuklara verilen kıyafet özgürlüğünü büyükler neden yaşayamıyor? İtiraf etmeliyim, takım elbiseli ortamlara katıldığımda kendimi çıplak hissediyorum. Öyle giyinmek pranga gibi geldiğinden çıplaklığı tercih ediyorum. J Tam yazıyı yazarken etrafıma bir bakayım dedim. Hemen ulaşabildiğim iletişim mecralarına bir göz attım. ABD Başkanı Barack Obama, TBMM’deki bütün erkek mebuslar, Habertürk Yazarı Fatih Altaylı, Mevlana Müzesi Güvenlik Görevlileri, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yldırım, Eskimiş siyasetçi ve eski bakanlar: Egeme

BİZDEN ÇALDIKLARIYLA HAYLİ ZENGİNLER, KAYBEDERLER

Resim
Batının referansı çıkar. Bunu saklamıyorlar zaten. Bize yönelik çıkar hesapları dışında bir ilişki motivasyonları yok. Azçok hepsi fanatik dinci. Yapılan anketlere bakınca bizi istemiyorlar. Açıkçası biz Hristiyan olmadıkça AB falan zaten hikaye. Papa Fatih’e mektup yazıp demiş ya: “Ya Hristiyan olursun ya da ebediyen Roma’da işgalci olursun” Herbiri en az o Papa kadar dinci. Doğuyla eşitlerin hukukunu kurmak istemediler, istemiyorlar. Hele hele onlar açısından tıkır tıkır işleyen bir sistem varken... Bir efendi köle ilişkisi. Topraklarımızdaki Batıcı Lejonerleri herdem saldırıda. Emme... Yani zanırsam geçti Bor’un Pazarı, eşeklerini başka yere sürecekler artık. Batının ve lejyonerlerinin sesleri gittikçe yenik düşüyor. Milletin ve milletin evlatlarının sesi hergün biraz daha gürleşiyor. Bence batıyla ilişki anlayışımızı topyekün yenileyelim. Ya eşitlerin hukuku, ya da evli evine köylü köyüne diyelim. Alsın

BATI İŞİNE GELDİĞİNDE DEVE İŞİNE GELDİĞİNDE KUŞ AMA HER ZAMAN PUŞT OLDU

Resim
En büyük marifeti, biz geri kalmış müstemlekelerine! demokrasi dersi vermek olan Batı’nın Demokrasi ve Adalet Sicili hiç te temiz değil. Sadece sicil de değil. Yaşamakta olduğumuz “an”ları da kirli. Kara kafalı Türkleri bir köşede kıstırıp canını almak isteyen Almanların varlığı bir sır değil.   Türklerin evlerini kundaklayarak ya da işyerlerinde, döner dükkanlarında tuzağa düşürüp canlarımıza kıymak isteyenlerin varlığı da sır değil. Batı’da Türkler başta olmak üzere bütün yabancılara karşı ırkçılık hızla gelişiyor. Çingeneleri devlet eliyle ülkesinden süren anlı şanlı Fransa. Beyaz adamın Amerikayı istilasından sonra Kızılderililere yaptığı soykırımı kimse sormuyor. Kızılderili olmak ile ehlileştirilmiş bir evcil hayvan arasında fark yok Amerika’da. Afrika’dan, gemilerin ambarlarına doldurdukları siyah insana karşı işledikleri suça dönüp bakmıyorlar, o siyah insanların çocuklarını halen aşağılamaya devam ediyorlar. Fırsat bulduklarında... “Dan

BATI NASIL BİR TÜRKİYE İSTİYOR

Resim
Birinci Dünya Savaşı'nı, Şark'ı yani bizim topraklarımızı paylaşmak için çıkardılar. Savaş sonunda Son Haçlılar muradına erdiler. Şarkın hamisi olan Osmanlı'nın kolunu kanadını kırdılar. Önüne ölmeyecek kadar "artık" bırakıp, köle tasmasını boynuna doladılar. "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" Büyük bir marifet olarak ezberlettiler. Ezberledik. Buradaki sulh ölümle eşti. Egemenler ne diyorsa yapacaksın. Batı Bloğu'nun asalağı olarak yaşayacaksın. Çıkarlar çatışırsa çıkarından vazgeçeceksin. Yani: Batı sağ, batı selamet. İçerideki sulh ise tam evlere şenlik. Dindarlar, Kürtler, Aleviler, Solcular, Sağcılar... zinhar kimse nefes almayacak. Konuşmaya kalkanın başını vuracaksın, o kadar. Adam şapka mı takmadı? Asacaksın. Senden farklı mı düşündü? Öldüreceksin. Muhalif olma ihtimali mi var? Süreceksin. Arada bir hepsine ders vermek üzere bomba olup yağacaksın. Ya da ibreti alem için yağlı urganlarda sallandıracaksın. "Yurtta sulh cihan

AB KATILIM SÜRECİNİ DONDURMAZSANIZ NAMERTSİNİZ

Resim
Paralel Devlet girişiminin medya ayağına operasyon yapıldı. Bu operasyonu sorunlu ve yetersiz buluyorum. Daha sahih, daha etkili, daha kalıcı bir hamleyle bu ademler temizlenmeli. Temizlenmeli derken, Alman Hitler, İtalyan Musolini, İspanyol Franco gibi yakarak katletmekten bahsetmiyorum. Medeni, adil bir temizlemeden bahsediyorum. Suçu sabit olan herbiri net ve adil bir cezaya çarptırılmalı. Bir an önce. Hemen. Hatta geç kalıyoruz. 14 Aralık’ta yapılan gözaltı operasyonlarına Batılılar ve onların ülkemizdeki uç beyleri büyük tepki gösterdiler. İthamlar, tehditler, aşağılamalar gırla.. Freedom House, Türkiye’nin katılım sürecini dondurmanın tam zamanıdır, dedi. AB Komisyonu, Herhangi bir aday ülkenin katılımına yönelik bundan sonraki adımların hukukun üstünlüğü ve temel haklara saygıya bağlı olduğunu tekrar hatırlatırız, dedi. Daha pekçok adam ve kadın birçok şey söyledi. CHP’liler, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyenler de koroya katıldılar.

TANIŞ/AYDIN

Resim
gurbette tanış içinden mi şu sokak, şu cami vallahi ben de inciden sevinçler dökülür kelimeler tanışlık değil aslında mesele bir sığınaktır sıladan olan hatta hem de çoğu kez sılada birbirini bilmekten hazzetmez insan hah işte aydınlarımız da öyle bir tanış çıkma kaygısı alasının esası dosto, karamazof, nobel vesaire... eyfel, niagara inovasyon, hümanizm unutmadan bir de rönesans ve reform sanki batının öz evladı dehası az olsa da çoktur dahası kaygı gariplerin kaygısı tanışlık koparmak sığınmak değil azıcık ıslık çalmak

SON GÖZALTILAR ASSANGE, SNOWDEN... FUAT AVNİ ve HAŞHAŞİLER

Resim
    Julian Assange. Avustralyalı. 43 yaşında. Demokratik! Dünya Sistemi’nin belası. Smokin giyen canavarların binlerce marifetini deşifre etti. Guantonamo’daki hümanist! muamelenin kurallarını, Kenya’daki adil yargılama! kurbanlarını, IŞİD’in bugün kopyasını çıkardığı Amerika’nın IRAK Savaşı’ndaki kibar cinayetlerini ondan öğrendik. Tarihin gördüğü en önemli gazetecilerden biri olarak en son İngiltere’nin Ekvator Büyükelçiliğine sığınmıştı. İngiltere, sığınmacıyı almak adına Ekvator’u tehdit ediyordu. Assange’in paylaştığı bilgiler “di”li geçmiş ya da “genel” zamanlıydı. Herhangi bir çıkar grubuna doğrudan hizmet etmiyordu. Devletle işi olmayan sivil bir inisiyatifti. Bütün macerası hem kamuoyuna açık hem takip edilebilir... .... Edward Snowden. Amerikalı. 30 yaşında. Amerikan Gizli Servisi ve Ulusal Güvenlik Dairesi’nde çalıştı. Genelde Batı’nın özelde Amerika’nın; iletişim, basın, birey özgürlüğü!... değerler üzerine ne kadar ti

İSTANBUL

(Aralık 13, 2014) Asfalta ulanmış Camlı betonlar ardında yiterken Egzoz gazlarının boğduğu şehri şirin İstanbul! ne yaptıysa ençok Seni seven yaptı Kıskançlıkla Bilinmeze kazdığı kuyuda Bütün taşlarını sakladı

YARALANMIŞIM

(Aralık 13, 2014) Hızır'ın peşine düştüm Zamansız bir İstanbul akaşamında Ağaçlara, kuşlara, boğaza Bir de Kız Kulesi'ne baktım N'güzel, N'güzel Zaman hızla aktı Ye'cüc, Me'cüc üşüştü Toprağa kök salan betonlar Göğe uğradı Ağaçlar, kuşlar, insanlar Evvel zamanda vardı Böyle e bulursa yiyen canavarlar N'kötü N'kötü Ölümcül bir öfkeyle Ya Hak dedim saldım okumu Yerde buldum kendimi yaralanmışım

ŞUH BAKIŞLI KIZ

(Aralık 13, 2014) Az önce geçtim yanından Yeniden yapılıyor Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii... Yeni bir mimari deniyorlar mabed üstünde Kimbilir belki bitince şık olur, belki münasip, belki kalıcı Mevcut durumu fısıldadı iç açıcı değil hiç Diyor ki: Ben, Justinyanus'un "Süleyman Seni Yendim" iddiasına sahip değilim Zaten olmak ta istemezdim Kabe gibi sade, Süleymaniye gibi ihtişamlı Sükunetli bir mescit olmayı da seçmedim Gelgör ki süslüyüm, güzelim, çekiciyim Para bende neyleyim Dedi dedi di dedi Geçtim gittim daha çok dinleyemeden reklam panosunda tesettürlü bir kız var zaten şuh bakışlarıyla Herşeyi altüst eden

ŞEYTAN ŞAPKASINI ÇIKARMIŞ BU ADEMLERİ İZLİYOR

(Aralık 12, 2014) Cin bir akıl. Bilinmeyen garip bir âdem, bilinen bir mecradan cikliyor: Şu kadar insanı göz aştına alacaklar. Şu kadar gazeteciyi tutuklayacaklar. Kim söylüyor? Kaynağı ne, kimden talimat alıyor belli değil. İsimler, saatler, suçlar... Nede olsa kehanetlerindeki isabet tescilli süzme bir uzman. Ortada kehanet dışında henüz hiç bir şey yok. Kelli fel şi adamlar olmamış olan hakkında konuşuyor. Serdar-ı Zeman meydan okuyor. Yazarlar, kahinin ihbar ettiği geleceği yorumluyor. Beddua fotosuyla ününe ün katan fenomen âdem tutuklanacakları,zafer ve cennet müjdesiyle tebşir ediyor. Yabancı gazevat halay çeker gibi başlık çekiyorlar. Vs. Vs. Vs... Bir kişi dahi kehanetten sonra tutuklanacak olsa, kehanet gerçekleşti demeleri işten bile değil. Bütün dünyaya "bakın demiştik" diyecekler. Kendilerine yönelik olabilecek adli girişimler için sağlam ön alıyorlar. Alt mı üst mü bilemiyorum. Ama şeytani bir akıl ilüzyon yapıyor. Az oldu, şeytan şapkası

KEMALİZMLE ENFEKTE KÜRTLER MESELA SELAHATTİN DEMİRTAŞ

(Aralık 10, 2014) Kürtler binlerce yıldır yaşamakta oldukları coğrafyada yaşıyorlar. Kürt Meselesi diye bir mesele de yok. Gerçekten! Devletin Kürtlere muamele meselesi var. Safeviler döneminde de vardı. Yavuz döneminde de, 2. Mahmut döneminde de. Ulus devlet macerasıyla birkez daha tazelendi. Kabuk bağladıkça kaşınan, kaşındıkça kanayan bir yaraya dönüştü. Son günlerde meseleden bahsedenler "30 yıllık mesele" gibi bir ifade kullanıyor. Farkında olarak ya da olmayarak konuyu PKK ile özdeşleştiriyorlar. Bunu yapanlar esasa ihanet ediyorlar. PKK, mesele üzerinden sadece caka satıyor. Tedaviye fırsat vermiyor. Problemin hesabını probleme sebep olanlardan değil problemi çözmek isteyenlerden soruyor. Ve maalesef Selahattin Demirtaş : Bütün ordu gelse kızıma Osmanlıca öğrettirmem diyor ya... İşte o kadar meselenin sebepleri ile kanka. O kadar Kemalizmin eseri. PKK ve siyasi uzantıları sadece yarayı kaşıyor, o kadar. Kürtlerin derdini satıyorlar, meselenin

YİĞİT BULUT ve EZAN SESİ

(Aralık 9, 2014) Tarihimizde yürek burkan binlerce sahne vardır. Bence en içlisi paralı müslüman askerlerin, Ezan sesini duymaları üzerine müslümanlarla savaştıklarını anladıkları sahnedir. Rivayete göre imanları profesyonelliklerinin önüne geçmiş, müslümanların yani Osmanlı ordusunun yanına geçmişlerdir. İnanç ve profesyonellik arasında tercihlerini inançtan yana yapmış lardır. Profesyonellikte en önemli esas çıkar ilişkisidir. Örneğin bahis oynadığı boksör öldüğünde bahisçi kaybettiği paraya yanar o kadar. Dünya ah vah eder ama Esad’ın öldürdüğü yüzbinlere göz yumar vs... Arada derede olanlar yok mudur? Ya da biraz ondan biraz bundan, bir ordan bir burdan... tabi ki vardır. Çıkarıyla inancı örtüşenler de vardır elbet. İnancı olmayan profesyonelle çalışılmaz mı? Yo yo çalışılabilir. Önemli olan şartları oluşturmak çıkar ilişkisini gerçekliğe uygun olarak kurmaktır. Ama ne yaparsanız yapın, profesyonel istihdam alanı değiştirdiğinde bir önemli bir tehdit kaynağıdır. İ

BİLDİĞİN KOMEDİ. DERİN ve ACI

(Aralık 8, 2014) (Bir zamanlar yazmışım...) Yazaroku diye bir site var. Büyük kolaylık. Takip ettiğim köşe yazarlarını favorim olarak belirledim. Hepsi bir arada duruyor. Gazete gazete dolaşmadan takip ediyorum. Yazıların okunma sayılarına bağlı bir rating sistemi çalışıyor. En çok okunan yazar listede önde çıkıyor. Favorilerim arasında Ahmet Hakan hep birinci. Popüler konulara temas ediyor. Ekmek Teknesi’ndeki Heredot Cevdet karakterinin, Hürriyet imitasyonu. Beyaz Türkler tarafından terbiye edilmiş. Bir mahalleyi koklarken, diğeri hakkında ahkam kesiyor. Bazen efendilerini beğenmeyen bir köle, bazen kölelerini beğenmeyen bir efendi, bazen her ikisi birden oluyor. Kulaktan dolma dedikodu edasıyla yazıyor. Gerçekten yazdıkları kulaktan dolma. Erdoğan hariç, kalemine doladığı herkes için uzlaşma kapısını açık bırakıyor. Sanırım, Erdoğan’a ölümcül bir kıskançlık besliyor. Erdoğan hem halen siyah, hem siyahi kültürden besleniyor, hem beyazlara ders veriyor, yön veriyor

OSMANLICA SARIŞIN ÇEKİK GÖZLÜLERİN İŞİ

(Aralık 8, 2014) Risaele-i Nur’u Osmanlıca’sından okuma gibi bir sevdaya kapılmıştım. Zannımca daha orijinal daha yahşi olacaktı. Kuyubaşı’nda bir ağabey vardı. Mücahit ağabey. Gel öğreteyim dedi. Bir gün gittim. 15 dakika kadar harfleri gösterdi. Bir iki kısa metni beraber okuduk. Bir sonraki haftaya randevulaştık. Bir sonraki hafta gitmedim. İşin peşini bıraktığımdan değil. Kendi başıma öğrendim işte. Matbu olan metinleri okumaya başlamıştım. Lakin bir şaşkınlık yaşadığımı itiraf etmek zorundayım. O da ben Osmanlıca diye bir dil bekliyordum. Çıka çıka yine Türkçe çıkmıştı. Maalesef bir yabancı dil öğrenememiştim. Cahil cesareti hemen araştırmacılığa soyundum. O sıralar Pendik Gazetesi, Pendik Rehberi diye bir çalışma hazırlıyordu. Pendik’in geçmişini araştırma işini üzerime aldım. Cağaloğlu’ndaki Osmanlı Arşivleri’nden bir kart çıkardım. Bir ay kadar Arşive gidip geldim. Yüzlerce binlerce evrak taradım. Hepsini tamam anladığımı söyleyemem ama %20’ye yakın anlam

BÖYLE LİNÇ Mİ OLUR

(Aralık 8, 2014) 2000’den az önce yer Türkiye. Bir avuç sahip var. Devletin, milletin, ekonominin, siyasetin, sosyetenin sahipleri. Ötekiler sayılamayacak kadar çok. Kürtler, Aleviler, Dindarlar, Solcular, Sağcılar... Sahiplerin yarı insan yarı tanrı olduğunu kabul etmeyen herkes öteki. Ahmet Kaya, Yavuz Bingöl, Recep Tayyip Erdoğan aynı kaderde buluşuyorlardı. Gördükleri yerde belki öldüremiyor ama bir tiksintiyle yüzlerini çeviriyorlardı. Kürt, Alevi, Dinci!... İbreti alem için çarmıha çekmek için fırsat kolluyorlardı. Nasılsa devlet onların onlar da devletindi. Sırtlarını devlete dayamış sırtlanlar gibiydiler. Ahmet Kaya’yı avladılar. Çatal fırlattılar. Evine pusu kurdular. Kaçırdılar adamı. Kürtçe Türkü söyleme ihanetinin bedelini ödettiler, gurbet elde öldürdüler. Kürtlerin de kendileri gibi insan olduğunu kabul etmek zorunda kaldıklarında bu sefer gözyaşlarını koyuverdiler. Öncesi de var ama Recep Tayyip Erdoğan’a 1994’ten sonra her fırsatta bütün hışımlar

ÇİRKİN KADIN ÇITIR DELİKANLI

(Temmuz 15, 2009, baydaroglu.blog.com) Çirkin kadın çıtır delikanlı ile gönül eğlendiriyor, Gecelere nispet yapar gibi kendinden geçiyor, Garip sesler çıkarıyor… Minibüs, yorgun yolcuları ile sarsılarak ilerliyor…

BEZGİN HAYATIN UMUT KAPISI

(Temmuz 15, 2009, baydaroglu.blog.com) Gel teyzecim gel diyor şöför, Yağlı bir müşteri bulmuşcasına, Teyze biniyor, Meğer tanışıklık eski, Minibüs şöförüne birer biner dualar ediyor… Dualar profesyonel, Teyze sevimli, Şoför cılız bedeninden, bezgin hayatının umut kapısına; Teyze sen dua et yeter diyor.

DİNCİ MAFYA

(Temmuz 3, 2009, baydaroglu.blog.com) Amca öfkeli; Mafya gitti, Dinci mafya geldi, Bunlar daha tehlikeli diye höykürüyor, Boğazında, kendini diğerlerinden ayıran, kumaştan bir yular, Gravat değil, Foulard cinsinden… Dinci mafyanın hediyesi, Metrobüsle boğazdan süzülüyor…

YAZICIOĞLU'NUN SON MİTİNGİ

(Nisan 2, 2009, baydaroglu.blog.com) Son mitingine, hayatı boyunca yaptığı mitinglere katılanların tamamı katılmıştı. İsrafil Sur’a üflediğinde insanlık tarihinde görülemeyecek başka bir mitingde uyanacak. Şehadeti mübarek olsun. Allah, gül yüzlü çocuklarına dirayetli eşine sabırlar versin. Yürekten kendisini sevenler soğuk yüzü görmesin, üşümesin. İhsanlara gark olmuş güzel insan inşaallah şefaatçim olursun.

MADEM ÖYLE SEÇİM NE İŞ?

(Mart 14, 2009, baydaroglu.blog.com)   29 Mart yaklaşıyor. Herkes harala gürele çalışıyor. Herkes dediğim, mesleği siyaset olanlar. Biraz da biz iletişimcilere iş düşüyor. Vatandaşın gerçekten çok farklı gündemleri var, korkuları var. Onun için vatandaşın seçimle içli dışlı olduğunu söylemek güç. Siyaset yapıcılar, propaganda da sınır tanımıyor. Adalet bakanı nam Mehmet Ali Şahin bunlardan biri. Önce o söyledi. Belediye yönetimi iktidarla aynı partiden olmalı diye. Bir ara başbakan da acık temas etti konuya. Kürşat Tüzmen vs… Herkes sıraya girdi. El kaldırmaktan gayrı bir marifeti olmayan milletvekilleri de kervana katıldılar. El kaldırmaktan gayrı ifadesi biraz eksik oldu, kariyer plancısı arkadaşlar diyeyim… Onlar da aynı şeyi, aynı şeyleri söylemeye başladılar. Belediye Başkanı ile Hükümet aynı

OLABİLİR... OLUR

(Mart 15, 2009, baydaroglu.blog.com)     Hükümet ekonomik kriz için yeni bir paket daha hazırladı. Paket ağırlıklı olarak konut ve otomobil sektörünü ilgilendiriyor. Buralarda olacak hareketle, piyasanın diğer kısmının da canlanacağı hesaplanıyor. Olabilir… Açıklanan paket üzerine bir arkadaşım şöyle dedi: Devlete iş yapan müteahhitlerin paralarını ödeseler, açıkladıkları paketten daha etkili bir iş yapmış olurlardı. Sahi, madem borcunuz var. Önce onu ödeyin. Borcunuzu ödedikleriniz de borçlarını ödeyince bir hareket olmaz mı? Olur.

ÇEVRESEL ŞARTLAR

(Mart 15, 2009, baydaroglu.blog.com) Dikkat! Çevresel şartlar karaktere nüfuz ediyor. İnsanlar, içinde yetiştikleri şartların gereklerine göre hayatlarına yön veriyor. Yönetici ortamda yetişenlerin yönetici İdareci ortamd yetişenlerin idareci Çöp ortamında yetişenlerin çöpcü Müzikli ortamlarda yetişenlerin müzisyen olma, olmasa bile orada edindiği görgü ile hareket ettikleri kesin.

KİM KİMİN SÖKÜĞÜNÜ DİKİYOR

(Mart 17, 2009, baydaroglu.blog.com) Terzi söküğünü dikemez ama yırtık pantolonla da dolaşmaz. Terzinin söküğünü kim diker? AK Parti Şebinkarahisar’a afiş asmış: Sen İstanbulsun Büyük Düşün Kadir Topbaş da Kocaeli’ne asmış o da aynı şeyi söylüyor: Sen İstanbulsun Büyük Düşün Bu terzilerin söküğü: “Yetiş ya Tayyip nidası” semaya ulaştığında Erdoğan tarafından dikiliveriyor. Erdoğan’ın söküğünü kim dikiyor ola ki? Allah göstermesin, Bugün haberlerde Turgay Ciner’le çok sarmaş dolaşlardı… Sökük dikenlerden bir sanırım Turgay bey… En azından bu günlerde. O cenahtan bir o kaldı yükselmeye devam eden… Dinç Bilgin, Ak Merkez’de puro tüttürüyor… Aydın Doğan hesapları denkleştirmeye çalışıyor… Çalık ta grevle meşgul… Krizin teğet geçtiği bir Turgay bey var O, memleketimiz için yatırım yapıyor. Sö

DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN

 (Mart 18, 2009, baydaroglu.blog.com)   Mimar bir arkadaşım ile sohbet ediyorduk. Nerden çıktı bilmiyorum ama laf parke görünümlü plastik yer kaplamalarına geldi. Doğan görünümlü Şahin gibi bir şey… “Kimse kullanmamalı. Şiddetle karşıyım” dedi. Önce, çok ta anlam veremedik. İnsanlar, bu uygulamların olduğu mekanlarda: ”burada aldatılma ihtimalim var” duygusuna kapılıyorlarmış. Yani “sahih bir zemin yok” sinyali… Garip gelen o şeyi şimdi ben de savunuyorum. Sahih zemini olmayan, başka bir şekle bürünen objelerden kaçıyorum. Bu, insanlar için de geçerli. “doğan görünümlü şahin” tadındaki abilerden, ablalardan da uzak duruyorum. Siyasi karakterler için de doğal olarak aynı refleksi geliştirmiş durumdayım. Mehmet Bekaroğlu, Murat Karayalçın, Melih Gökçek, Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal’dan uzak olma arzum her daim taze… Aslına bakarsanız siyasetçileri

BAŞBAKAN DA GAZETECİ DE DİYEMİYOR

(Mart 20, 2009, baydaroglu.blog.com)   Sabah Gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman, Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas, Sabah Gazetesi yazarı Erdal Şafak, atv’nin Genel Koordinatörü ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan ekrandalar. Başbakan’ın seçim arefesinde katıldığı nadir programlardan. Programın adı Başbakan’la gündem… Yazarlar; başbakanın kendisini anlatabilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Programın pixelleri, gazetecilik jargonundaki; Çanak Sorular ya da paslarla örülü. Program başlarken hafif bir iç siyaset bahsi var. Az buçuk yerel seçimlere, meydanlara dokunuluyor. Biraz da kriz. Moderatör atv’den ama asıl moderatörün başbakan olduğu bizzat görülüyor. Asıl moderatör, konunun dış politikaya kaymasını sağlıyor. Zira, o planda kendine çok güveniyor. Dış politika üzerinden, yerel yönetim seçimlerine yönelik mesaj bombardımanı var. Yanlış…