2 Eylül 2015 Aylan Kurdi ve ailesinin Avrupa’ya gitmek için bindikleri bot Akdeniz açıklarında battı 12 kişi boğuldu. 3 yaşındak Aylan’ın cansız bedeni Bodrum kıyılarında karaya vurdu. 18 Ağustos 2016 Rusya destekli Esad Halep’i acımasızca bombaladı. Hiç bir şeyden haberi olmayan 5 yaşındaki Ümran Dakneş bombaların hedefindeydi. Şok içinde donmuştu, ambulanstaydı. Gazeteciler öldü ölmedi haberlerini yarıştırdılar. Sonra kaosun içinde kayboldu. Selva Muhammed 4 yaşındaydı. İdlib’te yaşıyordu. Babasının sevgilisi, oyun arkadaşıydı. Babası bomba seslerini bir oyun olarak öğretti. Ne zaman bomba patlasa birlikte gülüyorlardı. 2013 yılıydı. Yaşı 3 ya da 5’ti. Adı yoktu, kendi çocuk sözü büyüktü. Esad’ın bombardımanında yaralanmıştı. O yaşında dünyanın bütün çirkefliklerini görmüştü. “Sizi Allah’a şikayet edeceğim” son sözü oldu. Bombardımandan kendilerini kurtarmış Türkiye’ye sığınmışlardı. Okula başladı. 9 yaşını gördü. Gördükleri ölümden ağırdı. İnançlıydı. İntih
Büyük ustaların eserlerini takdir etmek takipçileri için bir had aşımı sayılabilir. Ancak hayranlık beyanında beis yok. Martin Scorsese son eseriyle yine hayran bırakıyor. Irishman. Robert De Niro, Al Pacino, Joe Pesci, Harvey Keitel oynamamış, karakterleri adeta diriltmişler. Yaşanmış bir hikaye boyutlanarak insanlığın bütün hikayesini kuşatmış. Mutlaka seyretmelisiniz. Bazı arkadaşlarıma da aynen böyle dedim. Mutlaka seyretmelisiniz. Pek çoğu filme başladığını ancak 15-20 dakika sonra sıkıldığını, izlemediğini söyledi. Neden diye sorduğumda, filmin uzun olduğunu söylediler. 15 - 20 dakikaya sığdırılmış, kestirme, hızlı, sıkıştırılmış filmlere alışanlar için gerçekten uzun. 3 saat 29 dakika. Tamamını izlediğinizde, izleyemeyenlerin kaçırdığının ne olduğunu görebilirsiniz. Yeni alışkanlıklarımız yüzünden sadece filmden değil, hayattan kaçırdıklarımızı düşünebilirsiniz. Çok uzuuuuuuuuuuuuun demeyin, fırsatınız olursa izleyin. #Irishman #RobertDeNiro #J
(Aralık 8, 2014) Risaele-i Nur’u Osmanlıca’sından okuma gibi bir sevdaya kapılmıştım. Zannımca daha orijinal daha yahşi olacaktı. Kuyubaşı’nda bir ağabey vardı. Mücahit ağabey. Gel öğreteyim dedi. Bir gün gittim. 15 dakika kadar harfleri gösterdi. Bir iki kısa metni beraber okuduk. Bir sonraki haftaya randevulaştık. Bir sonraki hafta gitmedim. İşin peşini bıraktığımdan değil. Kendi başıma öğrendim işte. Matbu olan metinleri okumaya başlamıştım. Lakin bir şaşkınlık yaşadığımı itiraf etmek zorundayım. O da ben Osmanlıca diye bir dil bekliyordum. Çıka çıka yine Türkçe çıkmıştı. Maalesef bir yabancı dil öğrenememiştim. Cahil cesareti hemen araştırmacılığa soyundum. O sıralar Pendik Gazetesi, Pendik Rehberi diye bir çalışma hazırlıyordu. Pendik’in geçmişini araştırma işini üzerime aldım. Cağaloğlu’ndaki Osmanlı Arşivleri’nden bir kart çıkardım. Bir ay kadar Arşive gidip geldim. Yüzlerce binlerce evrak taradım. Hepsini tamam anladığımı söyleyemem ama %20’ye yakın anlam
Yorumlar
Yorum Gönder