SOSYOLOJİK TERÖRİZM

Serbest sevişme.
Evsiz toplum.
Evliliksiz çocuk.
Sosyolojik terörizm insanlığı esir alıyor.

Ev binlerce yılda kuruldu.
Evin çevresindeki kurumlar binlerce yılda gelişti.
Ev insanlığın toprağı oldu.
İnsanlık bu topraktan koptuğunda köksüz kalır.
Başına ne geleceğini seçemez bile.
Zira köksüzlerin seçim hakkı yoktur.

Anne, baba, dede, amca, hala, teyze, akraba, kan bağı, çocuk, torun;
Nişan, nikah, cenaze, miras, varis, mülkiyet...
Evliliksiz çocuk ve evsiz toplumla binlerce kavram ölür.
Kim kimin babasıdır? Kim kimin çocuğudur? Kim kiminle yatabilir? Kim kime bakmakla yükümlüdür? Kim kimden neden sorumludur?
Çok sayıda sorunun cevabı birden fazla olur.
Her cevap kaosu büyütmekten başka bir işe yaramaz.

Kölelik, evliliksiz çocuk ve evsiz toplumun yegane kaderidir.
Bir başınalık, korumasızlık, güvencesizlik... başka bir yol bırakmaz.
Ya parçası oldukları kaos ya da onları evsiz bırakan mühendisler insanlığın efendisi olurlar.

Avrupa bu kuyuya düştü.
Çıkabilir mi bilmem ama çıkmalarını dilerim.
Biz henüz düşmedik ama tekme atanımız hayli çok...
Düşmeyiz inşaallah.



Yorumlar

  1. "Köksüzlerin seçim hakkı yoktur." günün en güzel kelamı oldu eyvallah...

    YanıtlaSil
  2. Bu zamanda zındıka dalaleti, İslâmiyete karşı muharebesinde, nefs-i emmarenin plânıyla, Şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar.
    Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar.
    Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.
    Birkaç sene nâmahrem hevesatına göstermenin tam cezası olarak; o bıçaklı bacaklar Cehennem'in odunları olup, en evvel o bacaklar yanacaklarını ve dünyada emniyet ve sadakatı kaybettiği için, hilkaten çok istediği ve fıtraten çok muhtaç olduğu münasib kocayı daha bulamaz.
    Bulsa da başına bela bulur.
    Hattâ bu hâlin neticesi olarak o âhirzamanda, bazı yerlerde nikâha rağbetsizlik ve riayetsizlik yüzünden, kırk kadına bir erkek nezaret edecek derecede ehemmiyetsiz, sahibsiz, kıymetsiz bir surete gireceği, hadîsin rivayetinden anlaşılıyor.
    Madem hakikat budur.
    Ve madem her güzel, güzelliğini sever ve elinden geldiği kadar muhafaza etmek ister ve bozulmasını istemez.
    Ve madem güzellik bir nimettir.
    Nimete şükredilse manen ziyadeleşir.
    Şükredilmezse değişir, çirkinleşir.
    Elbette aklı varsa, hüsün ve cemalini günahları kazanmak ve kazandırmak ve çirkin ve zehirli yapmak ve o nimeti küfran ile medar-ı azab bir surete çevirmekten bütün kuvvetiyle kaçacak.
    Ve o fâni, beş-on senelik cemali bâkileştirmek için, meşru' bir tarzda istimal ile, o nimete şükredecek.
    Yoksa ihtiyarlıkta uzun zaman istiskale maruz kalıp, me'yusane ağlayacak.
    Eğer terbiye-i İslâmiye dairesinde, âdâb-ı Kur'aniye zînetiyle o cemal güzelleştirilse; o fâni hüsün, manen bâki kalacağı ve Cennet'te hurilerin cemalinden daha şirin ve daha parlak bir tarzda kendine verileceği hadîste kat'iyyetle sabittir.
    Eğer o güzelin zerre mikdar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak...
    Gençlik Rehberi - 25

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MELEKLERİN İNTİKAMI

Irishman Çok Uzuuuuuuuuun!

OSMANLICA SARIŞIN ÇEKİK GÖZLÜLERİN İŞİ