Babil Kulesi, Harran Ovası, Alafranga Tuvalet



Akkültürasyon. Kültür Mantarı. Kültür Bitkisi. Bakteri Kültürü. Etnokültürel. Kültür Fizik. Kültür Mirası. Kültür Şoku. Kültür Turu. Kültür Varlığı. Kültürel. Kültürlü. Monokültür. Türk Kültürü. Arap Kültürü. Burjuva Kültürü. Batı Kültürü. Felsefe Kültürü. Bilim Kültürü. Din Kültürü. İnternet Kültürü. Popüler Kültür…
Neyin yanına konulsa yakışmış maşaallah.
Cemil Meriç Babil Kulesi demiş ama bence Harran Ovası daha uygun.

Devrim yapacaksanız doğurgan kavramlar bereketli topraklardır.  
Biz de tam bir devrim sürecinde “kültür” kelimesini transfer etmişiz.
1924 yılında girmiş lügatimize. Yeni Türkçe Lügatte kendine yer bulmuş.
Hem yeni hem kültür gibi dişi iki kavramdan bir ülke, bir millet inşa edilmiş.
İnsan, eşya, bilgi, görgü, kanun… her konuda kültür değişim için gerekçe gösterilmiş.

Bale, Opera, Kıyafet, Alafranga tuvalet… ne varsa boca edilmiş üzerimize.
En kültürlü insanlarımız ki burada “kültürlü”; bilgili-görgülü, irfan sahibi-yetenekli demek, doğru dürüst tiyatro oyunu bile yazamamışlar.  
Repertuarlarımız kültür kavramının geldiği ülkelerce işgal edilmiş.
Ticaret yapma biçimimiz mümessillik üzerine kurulmuş, zira üretme kültürüne sahip olanlar, o kültürü vermemişler.
İlim insanlarımız papaz cübbesi giyerek akademik unvan almışlar.
Bilimsel toplantıların adları, ne anlama geldikleri, ne içerdikleri en bilenlere bile yabancı kalmış.
Ne Divan, ne Kurultay, ne Toy… bir tane bile toplantı formatımız yaşayamamış.  
Havaalanlarında bir Türk gibi tuvalete gitmek neredeyse mümkün değil, kültürün anavatanında olduğu gibi oturuyoruz ihtiyaç gidermeye.

Ekip biçmekten başlayarak Kültür, yüz elliden fazla tanıma sahip. Neresini çevirseniz kesiyor, yontuyor. Nereye çevirseniz biçiyor, biçimlendiriyor. Özellikle Türkiye’de.
Eeee?
Yerli milli araç gereçler tabi ki yapalım. Ama daha çok kavramlara ihtiyacımız var. Zira kavramlar bizim olmazsa o araç gereçler de bizim olmayacak. İşe kültürden başlayalım, bize ait bir tanım yapalım.
Topu size atayım belki ekşın olur: sizce kültür nedir?

Yorumlar

  1. Kültür ve medeniyet birbiriyle aynı anlamı çağrıştırsa da ikisi de birbirinden ayrı ayrı şeylerdir. Thrurnwald göre medeniyet (ya da uygarlık), teknik donanım ve bilgidir. Kültür ise, bir insan topluluğundaki sosyal ilişkilerin yapısı, zihniyet ve değerlerdir. Birlikte yaşama esnasında oluşan geleneklerin, kurumların ve fikirlerin meydana getirdiği sistem kültürdür.
    Demek ki kültür, toplumun yaşama ve değerlendirme tarzıdır.
    Diğer taraftan, meşhur ABD'li sosyolog R. M. MacIver de kültür ve medeniyet ile ilgili tanımlar yapmış. MacIver’e göre, fayda sağlamak amacına yönelik her araç medeniyet ögesidir. Medeniyet, başta maddi ve teknik araçlar olmak üzere teşkilat sistemlerini, kanunları, okulları, seçim sandıklarını, bankaları kapsar.
    Kültür ögelerinin amacı ise kendileridir. Onlar kendilerinden başka bir amaç için araç olmaz. Bir toplumu oluşturan insanların yaşayış ve düşünüş tarzı, günlük ilişkileri, sanatta, edebiyatta, dinde, sevinç ve eğlencelerde insan tabiatının kendini ifade etme biçimi, kültürü oluşturur.
    Türkiye’de kültür ve medeniyet kavramını ilk Ziya Gökalp kullanmış. Gökalp, kültüre "hars" der ve harsla uygarlık arasında bazı benzerlikler ve farklılıklar olduğunu ileri sürer. Kültür ile uygarlık arasındaki birleşme noktası, ikisinin de bütün toplumsal yaşayışlarını kapsamalarıdır. Toplumsal yaşayışlar ise şunlardır:
    - din,
    - ahlak,
    - hukuk,
    - us,
    - estetik,
    - iktisat,
    - dil
    - fen
    ilaahir.. ile ilgili yaşayışlar toplamı...
    Bu sekiz türlü toplumsal yaşayışın toplamına kültür adı verildiği gibi, uygarlık da denilir.
    Kültür ve uygarlık arasındaki birleşme ve benzerlik noktası tam olarak bu olsa gerek isak abi..
    Farklılıklardan birincisi, kültür, ulusal olduğu halde, uygarlık uluslararasıdır. Kültür yalnız bir ulusun din, ahlak, hukuk, us, estetik, dil, iktisat ve fenle ilgili yaşayışlarının uyumlarının uyumlu bir toplamıdır.
    Uygarlıksa, aynı gelişmişlik düzeyinde bulunan pek çok ulusun toplumsal yaşayışlarının ortak bir toplamıdır.

    Şimdi hepimiz hatta bunun içine yeni nesli de alarak özellikle durmadan geçmişinden kopuk yetişiyoruz. Oysa milletlerin kuvveti köklülükleri ile ölçülüyor...
    Gençliğin geçmişten, yani maziden kopması kopuklaşmayı hızlandırdı ve maalesef kültür denilen esastan da eser kalmadı...
    Gafletin esası maziyi geçmişi bir hayal sanmaktan başlıyor olsa da Mazi, hâl, âti diye ayırdığımız bu üç yüzlüyü insan kafası kendi kendine ortaya çıkartıyor. Neye göre? Çağın gelişen teknik olaylarına göre...
    Kültür biraz da dil ile anılmalı... Saksağan kuşundan farksız bir millete dönmüş dili alınınca beşer... Kültür dilsiz, dil de kültürsüz olamayacağına göre, çok eskiye de gidemeyeceğimize göre kültür bize göre ne ifade eder bunu oturup hepimizin sorgulaması lazım ve öylesine bir cevap vermek de sanki mümkün gibi görünmüyor kıymetli ağabeyim...
    Zira, insan hayatı boyunca geçen zaman içinde böylesine üç zamanı değil yine eskilerin tabiri ile "deymumet" dedikleri ezelî bir devamlılık olduğunu ve buna göre kültürünü de yaşatması gerektiğini bilmeli... Hangimiz bunun farkındayız? Maddiyat ve maneviyatı geleceğe doğru gitmeyen ülkem insanlarının ayrıca maziye doğru gidişinde de sıkıntılar var.
    Devamı ikinci yorumda...

    YanıtlaSil
  2. Ebediliğin realite halindeki tek manası giden fert ile bedel milletlerin kalışı ise milletlere bu bekayı fâni olan fertler verir diyebiliriz.
    Giden fertler milletlere bıraka bıraka giderler ve milletler kendilerine bırakılan eserlerle zenginleşe zenginleşe asırların koynundan akıp gelirler.
    Her gerçek millet kendine himmeti dokunan büyük alimlerini, yazarlarını, sanatçılarını nasıl minnetle unutmazsa düşünen bütün insanlar da bilirler ki kendileri geçmişte binbir ni¬metin feyzine sahiptirler. Türk mil¬letinin asaleti ki ezele karışır; di¬limizde o ezelin mirası, ata söz¬lerimizde o ezelin felsefesi ve kanımızda o ezelin devam edip gelen yiğitliği var elbette fakat bunun henüz farkında değiliz...
    Neden? Çünkü kimse tarihi doğru dürüst bilmiyor... Tarihin bir ilim olan, bir de kültür olan tarafı var.
    İlim taraf ile mütehassıs¬ları uğraşır, fakat kültür tarafını hangi aydınımız tadıyor ki? Bir tane insan yok piyasada bunun zevkine kanmış...
    Biz de maalesef yine ken¬dimizde kendimizi bulmak gibi sorumluluklarımızı doğru dürüst eğitim almadığımız ve tarih bilmediğimiz için bilemiyoruz.. İstanbul'un Süleymaniye'sinden, Diyarbakır’ın yalçın Kale'sine, Manisa'nın Muradiye'sinden Si-vas'ın Şifaiyesi’ne, Bursa'nın Ye¬şil Türbesi’nden Konya'nın Ye¬şil Kubbesi’ne kadar bütün bu toprakların üstünü en zevkli sanat âbideleri ile doluyken bu yapıtlar kimin umurunda? Bir ayfon telefon kadar kıymeti var mı acaba? Sorsak hepimiz için buralar vatan...
    Keyfiyetçe olgun ve muhtevaca dolgun; zamanca derin ve mekânca engin böyle bir maziden, atiden niye kopar ki yoksa toplum...
    Çünkü ilim öğreten şerefsizler, bunu var olan kültürümüz ile bize vermediler... Hiçbiri mezarında rahat uyumasınlar...
    Oysa, bunu birlikte vermiş olsaydılar ilim kafada, kültür iç âlemimizde kalırdı fakat kalmadı... Bu tesis edilmiş olsaydı dimağlarımıza milletimiz de ilimle ilerler, kültürle derinleşirdi...
    Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş devirlerine baktığımız da işte bu saydıklarımı dibine kadar yaşadıklarını görürüz. Mohaçtakl ordu yalnız kuvvetimiz değil medeniyetimizdi bunu şimdi kime anlatabileceğiz ki? Mohaç desek ora nere diyecek zevatlarla neden zaman kaybedelim?

    Biz, biz olmaktan çıktık isak abi... Allah sonumuzu hayr etsin… Ne kültür, ne medeniyet, ne de bir hayat felsefemiz, yaşam biçimimiz var…

    Selam ile..

    YanıtlaSil
  3. Soru sormaya başlamak bir seviyedir. Israrla doğru sorular soracak, ısrarla doğru sorular arayacağız. Bazen yanlış sorular da sorabiliriz ama sormaya devam edeceğiz. Arayacağız. Bulanlar arayanlardır. Detaylı yorum için teşekkürler Yuşa yine de bir cümlede senin Kültür tanımını alsak ne güzel olur.

    YanıtlaSil
  4. Eyvallah ağabeyim. Nazik cevap için teşekkür ederim.

    Yani saygısızlık görmeyeceksiniz bana göre kültür: tarlayı sürmek ve mahsul almaktır. diyebilirim...

    Kültüre mecazen bakacak olursam: kafayı mahsul alabileceği ürüne ilim ve bilimle yaklaşarak yoğunlaşmasını sağlama ameliyesi olarak görüyorum...

    Diğer taraftan, toplumsal olarak bakacak olursam: halkın maddi - manevi tüm yönlerinin gelişmesini sağlamak için eğitim - öğretim veya başka yollarla insanları yetiştirme ameliyesi olarak görürüm kültürü...

    Zira bir nesle kültür vermek, onu başkalarının malı ile öğünen bir hayran, yahut eski mahsullerini tekrarlayan bir mukallit haline koyarak değil; kökünü asla kaybetmeden ileri atılabilen, atılmasını bilen birer birey haline getirmek kültürün de en büyük amacı olmalıdır diye düşünüyorum...

    Kültür kısaca; Tarlayı sürüp mahsul almak...

    YanıtlaSil
  5. Eyvallah Yuşa. Zihnine sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MELEKLERİN İNTİKAMI

Irishman Çok Uzuuuuuuuuun!

OSMANLICA SARIŞIN ÇEKİK GÖZLÜLERİN İŞİ